3 Ağustos 2011 Çarşamba

BENİM ANNEM KAHVELİ ŞEKER ANNEM

Bazen kendimi akıp giden derenin kenarında,yosunlu taşın yeşiline boyanmış, kuru bir dal parçası kadar yalnız hissediyorum. O zamanlarda annemi düşünüyorum..Yeşillenip çiçek açıyorum,bahar dallarında demet demet.

Günler günleri, aylar ayları, yıllar yılalrı kovalar. Kimileri doğar, kimi gözlerini yumar. Ben doğanlardanım. Dokuz ay, ölüm riski taşıyan annemin karnında uyuduktan sonra gözlerimi açmışım. Beni kucağına ilk aldığında bağlanmışız, ana-kız kokusu olmuşuz. Önce kocaman ağabeylerimi büyütmüş. Fırtınalara, dalgalara meydan okuyan deniz feneri gibi.Yılmamış, korkmamış beni de kanatlarına almış.

Bütün anneler bir tane. Ama benim annem gerçekten bir tane. Siyah inci beyaz inciden az, benim annem eflatun inci. Bütün mücevherler değerli. Benim annem Kaşıkçı Elması, saçları kömür karası, kolalrı hep sarılası. Bütün eserler muhteşem, benim annem en asılmazı, gerdanlık gibi süsleyen yerküreyi, Çin Seddi. Geceleri kabuslarımdan çekip çıkaran, sirkeli bezlerle gece gündüz yanımdan ayrılmayan iyilik perilerinin kraliçesi annem. Sihirli peri benim annem gerçekten. Küçük odamızda bir pencereyi ters açıp, soba dumanlarını çıkarmaya başaran bir zekadır benim annem. Kuru ekmeğin yanına soğanı pişirip lezzetler yapan annem. Okulda yemem için peynirin üstüne reçel sürüp beni doyuran annem. Eski ayakkabıları terlik yapan, kısalan elbiseleri etek bluz diye diken, delik çoraplardan kuklalar yapan, eski yünleri ahtapota çeviren, kurumuş gül fidanıyla her sabah konuşup onu yeşerten benim annem, sihirli annem.

Havuz problemlerinde boğulmamı önleyen annem, şimdi de sınavlara hazırlanıyor benimle. Yıllarca, gün ağarmadan uyanan, buzları umursamadan odun alıp sobayı yakan, kahvaltımı hazırlayan, hiç bıkmadan saçımı tarayan annem, ördüğü şapkalarla çiçek kız yapıyor beni, mavilerle, pembelerle..

Arkadaştır bana annem. Sınavım kötü geçer, beni teselli eder. Saniye saniye okul günümü anlatırım, bıkmadan dinler. Hiç yılmadan alışveriş yapmamı bekler, ben seçemem, gün biter, o yeniden "Hadi gidelim" der.

Siz hiç kardelen gördünüz mü? Hani olmaz olanı başarır da yorulmadan ışıldar, yaban havalarda. Bakın işte kardelene. Kardelendir benim annem, nadirdir,  güzeldir.. Zorluklara karşı direngendir. Teni ipreklerden dokunalası, sözleri şiir gibidir, tatlıdır, kokusu tılsımlıdır.. Ama gene de biraz acılıdır. Ama yüzü gülümsemelidir; sabahları çiçekli kırlar gibi şendir. Kahvesini yudumlarken, dağılan sismerin ardından düşlerini izleyedurur. Hüzün yüzünde kıvrımlanır, göz pınarları yaşlanır, gene de gülümseyerek el sallar bana köpeğimiz kucağında. Sokakta bulduğumda, hasta ve bebekti Süslü. Yufka üyrekli annem,ona da yer buldu yüreğinde, kozalardan sıcak kucağında.

Ve benim annem, babadır. Kuşların cıvıltısını düşlediğim bir mayıs ayında, gecenin kollarına bizi bırakıp giden babamın yerine. Acısını kalbinde gizleyip, bana şefkatle destek olan kayalardan dayanıklı annem. Babamın olmadığı odalarda ışığım annem. Dikenli yollarda kollayanım annem.. Kabusların ağlarından kurtarıcım annem.

Benim annem, kahveli şeker annem. Acısı kokusunda yitip giden, biricik, güneşten sıcak, sevgisi gülüşünde saklı, kardelen annem.